”Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden umutluyum.Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden de mutluyum!”

16 Temmuz 2008 Çarşamba

Dilsel Gelişim (*)



Faiz CEBİROĞLU

Dil, toplumsal bir fenomen olarak, sürekli değişir ve gelişir. Dilin gelişimi, toplumla birlikte, insanlar arasında yapılan sosyal ilişkilerle ve değişik komünikasyon araçlarıyla kendini gösteriyor. Bu nedenle, dil ve dilsel gelişim, çocuğun ”topyekûn gelişiminde” temel ve belirleyici bir rol oynuyor.


Dil, çocuğun sosyal, bireysel, entellektüel, duygusal gibi… tüm alanlardaki gelişimine aracılık eder. Komünikasyonun, ya da insanlar arasında kurulan sosyal ilişkilerin aracını, dil sağlıyor.


Dil sağlıyor, ama; dili dil yapan, dili bağımsız ve anlamsal kılan, dilin kendi içinde taşıdığı sistemidir. Birincisi; dilin kalıbı (form). İkincisi; dilin içeriği ve üçüncüsü; dilin fonksiyonudur. Dilin bu üçlü sistemi, görüşme, karşılıklı konuşma ve iletişim gibi tüm alanlarda kendini göstermekte ve işlemektedir. Dil uzmanları ile birlikte yaptığım çalışmalarda, çocukların, kelimeleri, nasıl kullandıkları; çocukların kelimelerle nasıl ”oynadıklarını” büyük bir heyecanla gözlemlemiştim. Çalışmalarımızda çıkardığımız bazı sonuçlar vardı:


Bir: Fonksiyon, yani pratiksel olarak dilin kullanımı; dili öğrenmenin ve geliştirmenin ilk adımı, bu oluyor.


İki: İçerik. Fonksiyon, dilin içeriğinden yoksun değildir. Bunlar, iç-içedir. İçerik, semantiktir, yani kelimelerin anlamı oluyor.


Üç: Temiz ve doğru bir dil, aynı zamanda, dili anlama ve dili ifade edebilme, yani dili, pratikte kullanmadır. Bu, şunu içeriyor: Dili anlama; harfler arasında ses farklarını ayırt edebilme yeteneği; kelimelerin anlamını bilme ve cümleleri anlama / kavrama durumudur.


Dili ifade edebilme (pratikte kullanma); kullanılan kelimelerin seslerini doğru söyleme (örneğin, MayıS yerine MayıZ deme gibi…); kelimeleri ve cümleleri kullanabilme durumu.


Daha küçük yaştan, doğuştan, çocuklara verilen ve öğretilen ”iyi” bir dil, onların bütünlüklü ve kompetan yetişmelerinde temel ve belirleyici bir rol oynuyor. Burada bir parentez açıyorum: Amatörce Edebiyat'ta daha önceleri, ”Çocuk Dili” başlığıyla yer alan bir yazım vardı. O yazıyla bu yazımın birlikte okunmasının, daha iyi olacağını düşünüyorum. Zira, Dilsel Gelişim başlıklı bu yazım, bir önceki yazımın da devamı niteliğindedir.


Buna ekleyeceklerim var: Dilsel gelişime, aynı zamanda, komünikasyon perspektifiyle de bakmak ve yaklaşmak gerekiyor.


Dilin gelişimine katkıda bulunmak, herkesin görevidir. Bu yalnızca eğitimcilerin işi değildir. Dil üzerine yazdığım, daha önceki yazılarımda da belirtmiştim; tekrarlıyorum: Dilin gelişimi, evden başlıyor.


Dilin gelişimine katkıda bulunalım; dilimizi zenginleştirerek, yaşatalım.


Unutulmaması gerekiyor; insanın kendini tanıması ve bilmesi dil aracılığıyla oluyor. Zira dil. insanın kimliğidir.


---------------------------------------------

(*) Tekrar Dil Üzerine başlıklı bir önceki yazımda, dil üzerine yazmaya ara vereceğimi bildirmiştim. Sözümde duramıyorum. Duramıyorum, zira dil uzmanlarımız, ”emekliye” ayrılınca, benim tekrar dil üzerine yazmaktan başka çarem kalmıyor! Bu, bir.

İkincisi, benim her yazdığım doğru diye bir kaide yoktur. Ama yazdıklarım arasında doğrular varsa ve çıkarsa, bu benim için yeterlidir.

Hiç yorum yok: