”Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden umutluyum.Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden de mutluyum!”

16 Kasım 2008 Pazar

”KALEMİMDE SAKLANIYOR RESİMLERİM”




Faiz Cebiroğlu

Çocuklar, bizim çocuklar. Hayallerle dolu olan bizim çocuklar; ressam çocuklar. Düşüncelerini ve duygularını resim dili ile de bizlere ifade eden bizim çocuklar; ressam çocuklar.

Resim çiziyorlar; resim çizmek eğlencelidir.

Resim üretiyorlar; sanatçı kimliklerini geliştiriyorlar.

Resim çiziyorlar; çizdikleri resmi anlatarak, konuşma dillerini ve konuşma yeteneklerini geliştiriyorlar.

Resim çiziyorlar; hayal dünyaları ve yaratıcılıklarını gösteriyorlar.

”Tehlikeli bir aslan çizdim” diyor, 4 yaşında bir çocuk.

Ben de ”atımı çizdim” diyor, bir başka çocuk…

Resim çiziyorlar; kimisi aslan, at, gözlük takan güneş; kimisi de gökyüzü, deniz çiziyor, hayallerle dolu olan bizim çocuklar. Boya ve renklerden harikalar yaratıyorlar; yaşamlarında onları etkileyen; onları ”meşgul” eden resimlerini, ”resim dili” ile bize sunuyorlar.

Yıllar önce bir yerde okumuştum; Danimarka’lı bir ressam bayan, bir kız çocuğa; ”bu kadar güzel resimleri nereden buluyorsun?” diye sorduğunda, 5 yaşındaki kız; ”renkli kalemlerimde saklanıyor resimlerim” diye mükemmel yanıt veriyordu.

Evet; kimisi renkli kalemlerinde, kimisi boyalarda, kimisi de çocukların hayallerinde saklanıyor, tüm bu güzel resimler.

Resim çiziyor, bizim çocuklar…Estetik yönlerini geliştirip, hayal dünyalarını resim dili ile bizlere ifade ediyorlar.

Ne ilginç, bir çocuk bizlere; ”çizdiğim resmi ”dinle” ve anlattıklarımı ”gör” diye anlatıyor. Bizlere ”ders” veriyor; yalnız resim dersi değil, topyekûn gelişim dersleri veriyor.

Temmuz ayında Antakya’daydım. Sevgili prensesim Bilgesu’nun evindeydim. Resimler çizdi bana; ”bak bu uzaydan gelen kız” dedi. Bu, ”uzayda uçan kız”, bu da ”bahçemizde çiçekler arasında dolaşan kız.”… Çizdiği resimler bende; odamda.

Dikkatinizi çekiyor mu bilmem, ama çocuk resimlerinde dikkatimi çeken bir nokta var; erkek çocuk resimleri ve kız çocuk resimleri.

Erkek çocuklar; tehlikeli hayvanlar, uçak, savaş, silahşörler, yarış arabaları, gemi ve çeşit çeşit ”kahramanlar” çiziyorlar.

Kız çocukları; gökyüzü, sevdikleri arkadaşlarını, kelebek, çiçek, uzayda uçurdukları hayallerini, anne ve babalarını, oyuncaklarını ve atlarını çiziyorlar… çiziyorlar…

Ama hem erkek, hem de kız çocuklar, renkli kalemlerinde ve boyalarda sakladıkları hayallerini, duyu ve duygularını ifade ediyorlar. Dünyalarını, dünyadaki hayallerini resimlerle, resim dili ile bizlere iletiyorlar. Hayal dünyaları, yaratıcılık süreciyle bütünleşiyor, tekleşiyor, yaratıcılık oluyor.

Resim, dildir.

Resim, kendini resim dili ile ifade etmek demektir. Yaratıcılık sürecinde çocuklar hem kendilerini, hem de çevrelerini, dünyalarını anlamaya çalışıyorlar. Yaratıcılık süreci, aynı zamanda , çocukların bazı kavramları “yerine oturtma” ve bunları resimleriyle ifade etmeleri açısından da önemli oluyor.

Resim, dildir.

Yazı ve sözlü dilleri bazen yasaklanıyor.

Ama “resim dilini” yasaklamak o kadar da basit değil...

Evet; resim, çocukların vitaminidir. Vitaminsiz bir gelişme olmuyor. Olmaz.

Resim çizmek, vitamindir; çocukların vitaminidir. Çocukların duygularını ve duyu organlarını besleyen bir vitamin. Vitaminsiz bir gelişme yok; olmuyor. Olmaz.

Resim, vitamindir.

Çocuklarımızı “resim vitamini” ile büyütelim; resim gelişimlerinde hangi aşamalardaysa, onlarla o aşamada buluşalım; renkli kalemlerinde ve boyalarında sakladıkları resimlerini bizlere sunmalarına yardımcı olalım.

4 Kasım 2008 Salı

ÇOCUK DİLİ(*)


Faiz CEBİROĞLU

Dünyanın her tarafında çocuklar, aynı şekilde, sesler çıkararak, mırıldanarak, dil öğrenirler. Daha bebek­ken, ses, mırıldanma gelişerek, anlam kazanıyor: dil oluyor.

Dil böyle oluşuyor, ama genelde çocuğun, özelde dilin gelişmesinde, olmazsa-olmaz ilke, hiç kuşkusuz, çocuğun ailesiyle olan yakın ilişkisidir. Anne ve baba, çocuğun topyekûn gelişmesinde olduğu gibi, dilde de, çocuklarına modeldirler.

Genelde, çocuğun gelişimi, özellikle katılımcı toplumlarda, karşılıklıdır. Gelişim, birincil sorumlular ile ikincil sorumlular arasındadır. Birincil sorumlular; anne, baba ve yakın aile çevresidir.

İkincil sorumlular; çocuğun belirli bir büyüme yaşından sonra, başlayacağı kreş, çocuk yuvaları ve daha sonra okul gibi eğitim ve gelişim kurumlarıdır. Ama çocuk bu aşamaya gelinceye kadar, çocuğa, dil konusunda destek olan, hiç kuşkusuz, ailedir; anne ve babadır. Unutmamak gerek; çocuğun dil öğrenmesi, önce evden başlıyor. Bebek, daha çok, insan yüzlerine odaklaşır; kendileri bakar, göz kontağı arar. Bu açıdan, bebekle konuşmak, önemlidir. Bebek, kelimeleri anlamaz, ama konuşulan dili dinliyor, dilin melodisini öğreniyor. Kaydediyor. Bebek, mırıldanarak dilsesini söylemenin alıştırmasını, denemesini yapar.

Çocuklar dil öğrenmek için, doğuştan yetenekleri vardır.

Göz Kontağı:
Çocuklara birçok kelime, harf, hep gözle, görme duyusuyla iletiliyor. Bu yüzden çocuğun, yüzümüzü, mimik hareketlerimizi görmesi çok önemlidir. Zira dil öğrenmede iki önemli kanal, hem işitme, hemde görme duyusudur. Dikkat edilmesi gereken noktalar var:

Bir: Çocukla yüz-yüze konuşurken, çocuğun bizimle göz kontağı sağlaması önemlidir.

İki: Bu, hem çocukla olan karşılıklı ilişkiyi, hem de dili geliştirir.

Üç: Karşıklı konuşma esnasında çocuk, göz kontağı kurmak istemiyorsa, bizler, ne yapıp-edip, çocuğunbakışını yakalamak için uğraş vermeliyiz.

Herşeyin Adı Var:

Çocuk konuşmadan da bizlerle kontak kurar: vücut hareketleriyle, taklitçilik, çığlık, mırıldanma gibi yollarla. Konuşma aşamasına gelmemiş çocuk, almak istediği veya ilgi duyduğu her şeye işaret ederek bizimle komünike eder. Bu yüzden, bizlere düşen görev; çocuğun baktığı, işaret ettiği her şeyin, adını söyleyerek, çocukla konuşmaktır. Çocuk, bu yolla, sözleri, kelimeleri öğrenir, kaydeder.

Çocukların Kelime Hazineleri:

Çocukların dil gelişimi ve kelime hazineleri yaş aşamalarına göre değişir:

0 ile 6 aylık:
Bebek bu yaşta a...o…ü… gibi vokal seslerini mırıldar. Bebek uzun süre mırıldanır, vokal seslerine sessiz – sesler eklenir: ba-ba, da-da… gibi. Bebek sesin geldiği yere doğru başını çevirir.

6 aylık ile 1 yaş:
Çocuk mırıldanmayı heceleme şeklinde sürdürür: ma-ma… Heceleme değişik vugulama tarzında olur: MAM-ma!/ ma-MA!

18 – 21 aylık:
Çocuğun kelime hazinesi: 100’dür.

21 – 24 aylık:
Çocuğun kelime hazinesi 150’dir. Bu yaşta çocuk (20 -22 aylık) artık küçük cümleler kurmaya başlar.

2 yaşında:
Bu yaşta çocuğun kelime hazinesi: 300’dür. Çocuk iki – üç kelimelik cümle kurma aşamasına gelmiştir.
Çocuk, ben, beni, sen gibi tekil şahıs zamirlerini kullanan; dinleyen, soran ve tekrarlayan aşamadadır.

3 – 5 yaş:
3 yaşındaki çocuğun kelime hazinesi: 800 ile 1000 arasındadır. 4 yaşındaki çocuğun kelime hazinesi: 1500, 5 yaşındaki çocuğun kelime hazinesi ise, 1800’dür.

5– 6 yaş:
Artık çocuğun, temel gelişim dili, oturmuştur. Yerini bulmuştur. Adını yazan, renkleri tanıyan, güzel anlatan bir aşamaya gelmiştir. Bu yaştaki çocukların kelime hazineleri: 2000 ile 2200 arasında değişmektedir.

Özetle; dil, deneyimle, ilgi, eğilim, kısacası; mo­ti­vas­yonla öğrenilir, geliştirilir. Çocuk, dili, yaşayarak, keş­federek, araştırarak öğrenir. Öğrenme, dilini geliş­tirme, karşılıklı bir süreçtir. Bu, çocukla olan aktif bir birlikteliği gerektirir. Çocukla birlikteliği sağlayan deği­şik yollar vadır; bu bazen, çocukla oyun oynayarak, bazen de, çocuğa yüksek sesle hikâye okuyarak sağlanır.

Değişik metodlar vardır. Hepsini kullanmak gerekiyor.
Ama burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta; çocuğun hangi yaşta olduğudur.
Han­gi yaşta ve nasıl bir komünikasyon? Bulunduğu yaşın dil seviyesi nasıl?
Bunları göz önünde bulun­durarak, çocuğun ihtiyaç duyduğu, ikinci en yakın dil gelişimi tespit edilir.

Bu doğrultuda ve bilinçle, çocukla komünikasyon ortamı yaratılarak, çocuğun dili, en uygun bir şekilde öğrenmesine destek verilir.

Evet; çocuğun dil öğrenmesi, önce evden başlar.

Bu yüzden; çocuklarımıza her alanda olduğu gibi, dilde de model olalım. Destekleyelim.
-------------------------
(*) Eylemsel Yetke, Alter Yayıncılık, Sayfa 97, Eylül 2007, Ankara.