”Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden umutluyum.Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden de mutluyum!”

4 Ocak 2010 Pazartesi

HABİTUS

Faiz Cebiroğlu
Fransız sosyolog Pierre Bourdieu ( 1930 – 2002) insanların eylemlerini, davranış ve hareketlerini açıklamak için ”habitus” kavramını kullanır. Latince kökenli habitus, değerlerimiz, alışkanlıklarımız, gelenek, tutum, davranış ve duruşlarımız oluyor. Habitus, Kürt halkının mücadelesini anlamak ve kavramak için önemli bir kavram olduğunu düşünüyorum.

Bu alanda, ilerde, çalışma yapacak Kürt, Türk yazar ve araştırmacılara, hızlı bir şekilde, bazı ipuçlarını veriyorum.

Bourdieu’nun, sosyolojik alanda kullandığı kavramlar adeta iç – içe geçmiş durumdadır: Habitus, Alan, Kapital ve Sempolik şiddet.

Alan, farklı pozisyonlar arasındaki nesnel ilişkiler ve bu ilişkiler arasındaki güç mücadelesi.

Kapital, değerler ve var olan imkânlar oluyor. Bourdieu, kapitali üç temel forma ayırıyor: Kültürel kapital, ekonomik kapital ve sosyal kapitaldir.

Sembolik şiddet, Bourdieu’ da kilit kavramdır. Kötü iletişim, ortak dilin olmaması, gurupların kendini ifade edememe ya ifade etmelerine yer vermeme…çoğu zaman ”sembolik şiddeti” yaratıyor…

Tüm bu kavramlar, habitus doğrultusunda, Kürt tarihi mücedelesinde yer alan olumlu ve olumsuzun tahlil edilmesi; tarihsel olarak geçerli olanla, geçersiz olanın açığa çıkarılması; doğrularla yanlışların ayırt edilmesi için önemlidir, diyorum.

Bir düşünün; Kürtler, 1920’lerde bölünmüş ve paylaşılmıştır: 1.Dünya savaşında bölgenin emperyal güçlerinin (İngiltere ve Fransa) yarattığı bölünme, paylaşım; daha sonraları dört ülke tarafından ( İran, Irak, Suriye ve Türkiye) yapılan ikinci bir bölünme ve paylaşım vardır. Açık ki, bölünme, parçalanma, Kürt insanını topyekûn olarak etkilemiş; Kürt insanı üzerinde fiziksel, ruhsal ve her alanda ağır etkileri olmuştur. Bu duruma nasıl gelindi? Kürtler bu yazgıyı neden bir türlü değiştiremiyorlar? Nufusu 35 – 40 milyona varan Kürtler, neden ve nasıl, hâlâ, bölündükleri ülkelerde kurban oluyor? Neden kendi devletlerini kuramıyorlar? Bu durumu yaratan sorunlar – koşullar ( ekonomik, politik, sosyal ilişkiler…) nedir? Tüm bu soruların yanıtlarını aramak ve bulmak, Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nun geliştirdiği ”habitus” ve diğer kavramlardan yararlanmak gerekiyor.

Kavramlar önemlidir. Kavramların taşıdığı fikirler vardır. Önemlidir.

Habitus kavramı ve diğer kavramların bağrında taşıdığı bir siyaset, bir psikoloji, bir felsefe vardır. Bu bağlamda habitus, objektif koşulların yarattığı, eğittiği ve geliştirdiği bilinçli sübjektif insanı bulmak için önemlidir. Habitus bu anlamda, ezilen insanın ezenlere karşı bir tepki, bir duruş ve görünüş olduğu için, önemlidir.

Kavramlar önemlidir, tarihseldir. Bu tarihsel kavramların, kazançları ve zenginlikleri vardır. Habitus kavramı ışığında bunları şöyle sıralamak mümkün:

Bir: Kültürel farkındalık.

İki: Bölgesel ve Enternasyonel alanda olmak.

Üç: Dünyasal kültürsel iletişimi kurmak ve geliştirmek.

Bu üçsel boyut, habitus kavramı çerçevesinde, fiziksel ve ruhsal olarak bütünleşmenin önemini gösteriyor. Bu bütünleşme ”kültürel zekâlı” insanı ve yaşam tarzını yaratıyor.

Hiç kuşkusuz, kültürel zekâ bir süreçtir, kültürel zekâlı insan da bu sürecin ürünüdür. Sürecin zincir halkaları var: Geçmiş durumşimdiki durum ve gelecek durum. Bu durumun ve sürecin olumlu ve olumsuz yönleri vardır:

Geçmiş durum; daha önceleri elde edilen deneyimler, başarılar, hayal kırıklıkları ve yarı yolda bırakma, ihanetler.

Şimdiki durum; gelinen aşama, kendine güven, özdeğer, kendini anlama, doğrusal / eylemsel stratejiler bulma.

Gelecek duruma dair; geleceği kurma hülyası ve beklentisi, umut, direniş…

İşte kültürel zekâ bu süreçte şekilleniyor ve kimlik oluyor.

Habitus ve kültürel zekâ, nesnel koşulların yarattığı, kendini geliştirdiği ve bilinçlendirdiği insandır. Burada nesnel, öznelle birleşiyor, birliktelik, ”sübjektif” insanı yaratıyor. Bu sürecin öznel insanı, ”bilinçli insan” oluyor.

Habitus, ben kimim? Neyim? Sorularına verilen yanıttır; kimliktir.

Habitus, Kürtler ve tüm ezilenler için kimliklerini bulma ve geliştirme tarzı oluyor.

Bu kimliksel mücadele süreci, beraberinde ”kültürel kapitalı” doğuruyor! ”Kültürel kapital” dünden bugünlere doğru uzanan, tüm deneyim ve imkânlarımızdır! Bu imkânlardan, bizleri dört parçaya bölenlere karşı, habitus kavramında kendimizi sorguluyor ve cevaplar bulmaya çalışıyoruz.

Habitus, özgürlüğe giden yolda, tüm davranış ve hareketlerimiz oluyor. Tüm gelenek ve göreneklerimiz, alışkanlıklarımız, tutum ve duruşlarımız, oluyor.

Habitus, kendi kaderini kendisi çizmek isteyen ezilen insanın tepkisidir.

Habitus, ”eylemsel yetkeli” insan olmak demektir.

Hiç yorum yok: