”Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden umutluyum.Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden de mutluyum!”

18 Eylül 2013 Çarşamba

Yeni eğitim - öğretim yılı…




Faiz Cebiroğlu

Türkiye’de,16 Eylül,  2013 – 2014 yeni  eğitim – öğretim yılı başladı. Yine yüzbinlerce Kürt çocuğu kendi anadillerinde değil de, yabancı bir dille, Türkçe ile eğitim alacaklar; 1 milyona yakın Kürt öğrenci, ezen ulusun, ilhakçı ulusun dili ile Türkçe ile eğitim ve öğrenim alacaklardır. Bu, Kürtler için  zulümdür. İnsan hakkı olan anadili yasaklamak,  en büyük zulümdür. Artık, bu zulme dur demek, bu zulme başkaldırmak, Kürt halkı için en büyük devrimcilik olacaktır.

Dil kavgası, anadil kavgası bir kültür ve kimlik kavgasıdır. Dil, kültürdür. Dil ve anadil, kimliktir. Kimlik, ben kimim? Kime aitim? Sorularına verilen cevaptır. Anadilini, eğitim ve öğretim dili olarak kullanmamak,  kültürden ve kimlikten uzaklamak demektir. Dilini yani kimliğini yitiren Kürt ulusu zaten kendini kaybetmiş ve yitirmiş olacaktır.

Kürt öğretmenlerin, Kürt aydınların, Kürt yazar ve çizerlerin, Kürt siyasi hareketlerin… neden anadillerine sahip çıkmadıklarını; neden Kürt kimliği için mücadele etmediklerine hep hayret etmişimdir. Oysaki, anadil kavgası, aynı anlama gelmek üzere,  kimlik kavgası, bir halk için, bir ulus için en büyük devrimci kavgadır. Bu olmazsa olmaz , anadil ve kimlik kavgasının, Kürt öğretmenleri, Kürt aydınları tarafından ihmal edilmesini, gerçekten, anlamakta zorluk çekiyorum.

Bir yandan,  ezen  ve ilhakçı Türk ulusunun, Türkçeden çok daha zengin olan bir dili,  Kürtçeyi gasbetmesi, tutsak altına alması; diğer yandan, Kürt öğretmenlerin, Kürt aydınların kendi dillerine sahip çıkmayışları, bir halk için, Kürt halkı ve kimliği için çifte zulüm oluyor. Acıdır.

Acının acısı şudur: Kürtler, yine Türkçe ile  konuşacak,  Türkçe ile yazacak ve Türkçe ile birbirleri ile iletişim kuracaklardır. Kendi anadili ile değil de, ezen ulusun dile ile iletişim kurmak, çocuklarda  sosyal, bireysel ve psikolojik sorunlara yol açtığı bilinen bir gerçektir. Birinci noktadır.

İkinci nokta şudur: Kürt öğrencilerin, kendi anadilleri ile değil de, Türkçe ile eğitim ve öğrenim almaları, bu, Türkçe için bir amaç, Türkçe için bir form ve pratikteki dil kullanımları da gene Türk ve Türkçe olacaktır. Dilin amacı, formu ve kullanıcıları Türkçe olunca, kendi kültüründen, kendi kimliğinden uzaklaşmak ve Türkleşmek demektir.  Zulüm budur.

Bir düşünün; Kürt öğrencileri, okullarda,  sevdikleri Kürtçe hikayeleri,  Kürtçe fıkraları, Kürtçe şarkıları, Kürtçe oyunları  kendi anadilleri ile değil de, yabancı bir dil ile Türkçe ile yerine getirecekler. Bu da, çocuklarda büyük psikolojik sorunlarınların  doğması demektir.  Ben kimim, kime aitim? Kürt müyüm? Türk müyüm? ikileminde çocuk,  ezik ve belirsiz bir kimlik duygusuyla  kavrulup durması demektir.

Tüm bunlar açıkken; Kürt öğretmenlerin, Kürt aydınların, Kürt yazar ve çizerlerin, Kürt siyasi hareketlerin… neden anadile  sahip çıkmadıklarını anlamak, gerçekten,  mümkün değildir.

İnsan sormadan edemiyor: Kürt öğretmenleri, Kürt aydınları… neyin kavgasını veriyorlar?

Tarihten silinmek istenen bir halk için, anadil, kültür yani kimlik kavgasından daha önemli bir kavga mı var?
Üzerinde durulması ve yanıtlanması gereken sorular bunlardır.

Unutmamak gerekiyor; Kürtçe, yalnızca dağlarda, varoşlarda konuşulan bir araç değildir. Dil, toplumsal bir olgudur. Dil, siyaseti, iktisadi, kültürü, sanatı yani toplumsal yaşamın tüm yönlerini içeren bir araçtır. Peki toplumsal bir olgu olarak Kürtçe  bunlardan men edilmişse, konuşulan Kürtçenin herhangi bir anlamı kalır mı?.

Tüm bunlar varken ve açıkken, bir milyona yakın  Kürt öğrencisinin, eğitim ve öğretimlerini, hâlâ, Türkçe olarak almaları, bir halk için, Kürt halkı için büyük bir zulümdür.

Tüm bunlar varken ve açıkken, Kürt öğretmenlerin,  Kürt aydınlarının, Kürt siyasi temsilcilerinin   bu anadil zulmüne seyirci kalmaları; Türkçe ile eğitim ve öğretime,  razı olmaları bir başka zulüm oluyor.

Bir haftalık boykotla ya da göstermelik eylemlerle, Kürtçe özgürlüğe kavuşamaz.

Kürtçe özgürlüğe kavuşmadan Kürt insanın toplumsal kurtuluşu da sağlanamaz.

Kürt çocuklarına sevgi ile, Kürtçe eğitim ve öğretim alacakları günlerin umudu ile…