”Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden umutluyum.Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden de mutluyum!”

31 Ağustos 2014 Pazar

Dil üzerine: Soru cevap...





Faiz Cebiroğlu


Dil üzerine, iki kitap yazdım. Hâlâ yazıyorum. Dil üzerine yazmak, bitmez. Toplumsal bir fenomen olarak dil, hem insanları hayvanlardan, hem de bağrında, pedagojik ve psikolojik özellikler taşıdığı için de, dil üzerine yazmak, bitmez. Bu yazım, yine okuyuculardan ve özellikle iki dilli ailelerden gelen ”dil sorularına” verdiğim cevap yazısı olacaktır.

Dil üzerine gelen sorular, şunlardır:

Soru 1: Benim anadilim Kürdçe, Türkiye'de, okullarda, çocuklarımıza Türkçe öğretiyorlar. Bu durumda, çocuklarımla hangi dille konuşmam gerekiyor?

Cevap 1: Çocuklarınla, hiçkuşkusuz, anadiliniz ile, Kürdçe ile konuşacaksınız. Anadil, anadildir. Kimliğinizdir. Zira, bizler, anadili ile kendimizi, çevremizi ve duygularımızı ifade edebiliriz. Çocuklarınıza, Kürdçe ile değil de, Türkçe ile konuştuğunuz zaman, ne duygular ifade edilebiliyor ne de öz-kimlik ortaya çıkıyor. Yarı Kürdçe – yarı Türkçe diye bir dil yoktur. Yarım dil yoktur. Anadili vardır. Anadilini öğrenen çocuk başka dilleri de rahatlıkla öğrenir. öğreniyorlar. Onun için, çocuklar için, en önemlisi , duyguların dili, anadilidir. Sorunuz bağlamında cevabım: Kürdçedir.

Soru 2: Anadilim, Arapça, çocuklarıma Türkçe, ingilizce ya da Farsça öğretmek istiyorum. Çocuğuma birden fazla dil öğretmek mümkün mü?

Cevap 2: Ailede, kaç dil konuştuğunuzu bilmiyorum. Anadiliniz, Arapça diyorsunuz. Diyelim ki, çocuğun babası, anadili Farsça. Bu durumda, çocukla; Ana: Arapça / baba da Farsça konuşursa, çocuk ta sorunsuz bir şekilde iki dili de öğrenir. Burada önemli olan, çocuğa öğretmek için seçtiğimiz dillerdir. Dil seçimi, seçimdir ve seçilen dilde ısrallı olmak gerekiyor. İki de bir, dil değiştirip, çocuğa dil öğretmek, doğru değildir. Dilsel açıdan da mümkün değildir. Psikolojik açıdan da, çocuk, kendini güvensiz, ezik ve dilsiz hisseder. Bu açıdan, seçtiğiniz dillerde, ısrarlı olmak önemlidir. Dilleri birbirine karıştırarak, çocuğa dil öğretmek, doğru değildir.

Soru 3: Çocuğuma anadilini öğretmek için ne yapmam gerekiyor?

Cevap 3: Çocuk doğar doğmaz, onunla, anadiliniz ile, konuşmaya başlayacaksınız. Konuşurken, çocuğa bakarak konuşmak çok önemlidir. Çocuk, daha küçükken, çocuğun vücut diline bakarak, çocukla iletişim kurmaya çalışmak gerekiyor. Bu, bir.

İkincisi, çocuk geliştikçe, kendisi için önemli olan ya da ”temel ihtiyacı” olan konularda konuşmak için ilgisini gösterir. Gösterecektir. Böylesi yaş aşamasında, çocuğun baktığı, işaret ettiği her yeri sözlü dil ile ifade etmek çok önemlidir.

Burada daha önemli olan, çocuğun gelişim aşamasına göre, konuştuğumuz dildir. Belirli bir yaştan sonra, çocukla, ”bebek dili” ile konuşmak doğru değildir. Yanlıştır.

Çocuk, hangi yaştadır? Hangi yaşta ve ne tür bir iletişim? Bulunduğu yaşın dil seviyesi nedir?

Bu soruları gözönünde bulundurarak, çocuğun ihtiyacı olan dili, anadili öğretmek gerekiyor.

Unutmamak gerek; dil, önce, evden öğreniliyor. Evde, çocuklara dil modeli olan Anne ve babalardır.

Sonuç:

İnsanları, hayvanlardan ayıran dildir. Dil, en başta bir iletişim tarzıdır: Kendimizi ifade etmek içindir. Başkalarının ne söylediğini anlamak içindir.

Anadili, duyguların dilidir. Duygular ancak ve ancak anadili ile ifade edilebilir. Zira, insan, ilk öğrenilen anadili ile düşünür. Rüyalarını da bu dil ile görür. Kimliktir. Dil, kimliktir. En önemli dil, anadilidir.

21 Ağustos 2014 Perşembe

Hoşça kal, büyük şair..



Faiz Cebiroğlu
faizce@hotmail.com

Hoşça kal,  büyük Filistinli, devrimci, direnşçi şair: Semih El-Kasım. Aramızdan fiziki olarak ayrıldın ama Filistin için yazdığın direniş şiirlerin  yaşıyor, halklaşıyor... Şiirlerin, şu anda,  Gazze'de mukaveme oluyor. Şiirlerin, Mahmud Derviş ile bütünleşiyor: Kurtuluşa kadar direniş ve direniş oluyor.

75 yaşında, kansere yenik düşmeden önce yazdıkların daha da anlam kazanıyor: ”ukavumu, ukavumu, ukavumu / direnin, direnin ve direnin...!” Filistin halkı, direniyor. Filistin halkı, şiirlerinde verdiğin direniş damarı ile mukaveme oluyor.

Hoşça kal, direnişçi şairim; ölümden korkmadan aramızdan ayrıldın. Son el yazınla ölüme hem meydan hem de direnişçi damarını gösterdin:

أنا لا أحبك يا موت
لكنني لا أخافك

 ”Seni sevmiyorum ey ölüm / Lakin senden korkmuyorum!”

Hoşça kal büyük direnişçi, Filistinli şairim. Fiziki olarak ayrıldın ama direnişçi çizgin ve devrimci  şiirlerin,  Filistin'de yaşıyor ve Filistin özgür olacaktır...

Hoşça kal devrimci, direnişçi şaiirim;  seni, gazeteci, yazar ve şair Murat Altunöz'ün çıkarmış olduğu, DAR SOKAK dergisinde, benim çevirdiğim şiirle tekrar selamlıyorum:



Yarasalar (*)

Semih El-Kasım

”Yarasalar penceremde
Sesimi emiyorlar.

Yarasalar, evimin giriş kapısında
ve yarasalar gazete arkalarında
ve bazı köşelerde
Adımlarımı izliyorlar.

Başımın
Her kıbırdanışını izliyorlar.

Ve yarasal, iskemlede
Arkamdaki sokakta
beni gözetliyorlar.

Ve kitaplar üzerinde
Ve genç kızın bacağında...
ve de bakışlarımın hareketlerini izliyorlar.
İzliyorlar...

Yarasalar, komşumun balkonunda
Ve yarasalar elektronik cihazlar gibi
Duvarlarda saklı...

Ve şimdi yarasalar
İntiharın eşiğinde...

Ben se,
Gün ışığına bir yol kazıyorum!”

(*) Dar Sokak dergisi.  Sayı 3. Ekim 2008. Sayfa: 5