”Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden umutluyum.Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden de mutluyum!”

21 Haziran 2016 Salı

Danimarka’ya yaz geldi!



Günce 1:

Danimarka’ya yaz geldi!

Faiz Cebiroğlu

Danimarka’ya yaz geldi. Gökyüzüne baktım, tek renk: Mavi. Denize baktım, tek renk: Masmavi. Deniz sahiline baktım, elvan elvan: Çok renkli.

Gözyüzü ve deniz, birbirlerinden almış renklerini, mavileşmişler: Tek renkli. Plajda insanlar, sahilden ve kumsaldan almış renklerini, elvan elvan olmuşlar: Çok renkli.

Kırmızı saçlı küçük kız, sarı giyinmiş annesine soruyor:

”Gökyüzünde tek renk var, mavi. Yaz mı  geldi, anne?”
Annesi:

”Martılara bak, nasıl da dans ediyorlar. Danimarka’da, martılar, , havada ve deniz üzerinde dans ederlerse, yaz gelmiş demektir.”

Annesine baktım. Güldüm. Yürüdüm. Güneşe baktım: Kızın kırmızı saçını, annesinin sarı giyimi ile karıştırdım: Turuncu yaptım. Güneş te turuncu olmuş bugün!

Yürüdüm. Kumsalda. Deniz kenarında. Kalabalığın olmadığı yere. Gerçekten martılar dans ediyorlar havada, deniz üzerinde.

Deniz suyuna baktım, çok düşük,  çok alçak. Denizde göletler oluşmuş, göletler de solucan dolu, çırıl-çıplak!

Martılar dans ediyor havada, deniz üzerinde. Çığlık atıyorlar: Solucan var!

Bir martı  dalıp, solucan kapıyor ve  uçuyor güneşe doğru. Havada şarkı söylüyor: Danimarka’ya yaz geldi!

Gökyüzüne baktım, tek renk: Mavi.

Denize baktım, tek renk: Masmavi

Deniz sahiline baktım, elvan elvan: Çok renkli.

Martılara baktım: Havada ve deniz üzerinde dans ediyorlar, tek renkli.

Danimarka’ya baktım: Yaz var!

Yaza baktım: Çok renkli!
-----
Danimarka / 12 Haziran  2016


10 Nisan 2016 Pazar

MHP’ye kayyum atandı!






Faiz Cebiroğlu



MHP’ye ”kayyum” atandı! ” haberini okuyunca, Türkçe adına tekrar utandım. Türkçe öğretmenleri, kaldıysa, onlar adına da utandım. Yahu, kayyum nedir, biliyor musunuz? Arapçada قيم , kayyum sözcügünü biliyor musunuz?

Kimseyle tartışmadan, ”ebu cehil dilcilere” yine bir sözcük anlamı vereyim, dedim. Yani ”tarif” edeyim, demek istedim.

- قيم: Türkçe okunuşu: kayyum (kalın k ile okunuyor): Sonsuz olmak demektir. Yani Arapça ile, ebedidir. Allah’ın isimlerinden biri oluyor.

MHP’ye ”kayyum” atandı demek, MHP, Allahın sıfatı ile sonsuz ve ebedi olmak demektir.

Soru mu, şudur: MHP’ye ne atandı?

El-Cevabı, Türk Dil Kurumu versin, eğer dil(!) biliyorsa!

7 Mart 2016 Pazartesi

İntikam sözcüğü...




İntikam sözcüğü...

Faiz Cebiroğlu

Türkiye'de, Türkçede, büyük bir kavram karmaşası yaşanıyor. Bu kavram karmaşasını yapanlar, yalnız sıradan insanlar değil, ünlü yazarlar, sanatçılar, cilt cilt kitap yazan aydınlar; kendilerini Marksist- Leninist olarak tanımlayan örgütler ve örgüt temsilcileri de yapıyor. Türkçenin, yüzde doksanı ”ecnebi” kelimelerden oluşması, böylesi bir kavram karmaşasını daha derinleştiriyor. İşte, Türkçede, karmaşa yaşanılan bir sözcük daha: İntikam sözcüğü. İntikam nedir?
İntikam sözcüğü, Arapçadır: إنتقام intikam , ya da el-seiru الثأر : Öç alma, hesaplaşma, misilleme, rövanşını alma, acısını çıkarma oluyor.
Arapçada, genellikle, Allahın kutsallığını ihlal edenlere karşı, ”yemin ediyorum: onlardan intikamını alacağım ve onları cezalandıracağım!” anlam ve bağlamında kullanılıyor.
İntikam sözcüğün kökeni, "Eski Ahit” yani ”Eski Antlaşma”ya göre, Kitab-i Mukaddes'i oluşturan ve Musevilerin ”Tanah” isimli kutsal kitaptan geliyor. ”Göze göz, dişe diş”, intikam sözcüğün en açık tanımı oluyor.
Bu tanım bağlamında, kendilerini solcu olarak lanse edenler, kendilerini Marksist – Leninist olarak tanımlayanlar, nasıl oluyor da, bu intikam sözüğünü kullanabiliyorlar? Sorulması gereken soru budur.
Bir insan, aydın insan, devrimci insan, nasıl oluyor da, intikam gibi, ilkel bir sözcüğü kullanarak, ”göze göz, dişe diş” bir mantıkla, ”intikam aldım” ya da ”intikam alacağım” diyebiliyor?
Marksizmi - Lenininizmi savunduklarını iddia edenlere de soruyorum: İntikam sözcüğü, hangi Marksizimde geçiyor?
Davamız ve kavgamız, ”intikam almaksa” , sınıf ya da ulusal kurtuluş mücadelesine ne gerek var?
Bir düşünün, cilt cilt kitaplar yazan ve kendini dilci (!) olarak ilan eden, Prof. Dr. Yalçın Küçük dahi, şunları söyleyebiliyor: ”İntikam aldım. İntikam yoldur!”
İntikam gibi ilkel bir sözcüğü kullanmak, bilim adamlarına yakışır mı?
İnsan toplumunun evrim tarihi, sınıf mücadelesi tarihir. Kavgamız, sınıf kavgasıdır.
Sınıf mücadelesi, ilkel bir intikam mücadelsi değildir...
Evet, Türkçede yanlış olarak kullanılan ”intikam” sözcüğü üzerinde kısaca durdum ve bu sözcüğü kullananları da uyarmış oldum.

26 Şubat 2016 Cuma

Makale sözcüğü..





Faiz Cebiroğlu

Makale sözcüğü...

Çoğu zaman, ”ecnebi” kelimelerden Türkçeye giren 

ve Türkçede kullanılan sözcüklere bakıyorum ve

 hayret ediyorum. Toplumsal bir fenomen olarak, 

lûgat (لغة), dil ister. Dil, Farsçada yürek oluyor. 

Lûgat mı geliştireceksiniz, dil ister: Kalptir! 


Türk Dil Kurumu var ve ne yazık ki, Türk Dil 

Kurumu'nda yer alanlar, dilsizdir. 


Lûgat, dilsizlerle, gelişmez, gelişemez, açıktır. 

Örnek mi, Türkçedir. Türkçenin gelişmesi bir yana, bulunduğu yerden giderek 

geriye gidiyor ve ne yazık ki, ”lûgat” olmaktan da çıkıyor.

Bu girişten sonra, Türkçede kullanılan ”makale” sözcüğünü ele alacağım. 

Makale sözcüğünün kökeni ve tanımını yapacağım. Başlıyorum:

Bir: Makale, Arapçadır. Kavl (قول ) kökeninden geliyor: Söylemek ve demek 

oluyor. 

Ka'lâ (قال): Söyledi, dedi. 

Yakuvlu (يقول): Söylüyor, diyor. 

Böylece, Kavl kökeninden, makale (مقالة) çıkıyor: Söylediği gibi, dediği gibi 

oluyor. 

Makale, bir konuya dair bir fikri, bir düşünceyi, kısa ve öz bir şekilde, ifade 

etmek, söylemek ya da yazmak, oluyor. Makale budur ve sözcük Arapçadır.

Bu sözcük ve diğer sözcükler üzerinde, daha önceleri durmuştum. Zaman 

buldukça, Türkçeye ve Türkçede yanlış kullanılan sözcükler üzerine duruyur ve 

yanlışları ayırmaya çalışıyorum.

Bu, benim için, bir görevdir. Bir pedagog olarak ta zorunludur.

Herşeyin birbirine karıştırıldığı bir Türkiye'de, en azından, lûgat ta, daha temiz, 

daha iyi olmak gerekiyor, diye düşündüm. Ma-kale- dir, demek istedim.

Lûgat mı, dildir. Dil mi, yürek ister.

Türk Dil Kurumu mu, toptan dilsizdir!

Görev mi, Türkiye'de, ilerde, oluşacak bir toplumsal devrimde, ilk iş olarak, 

Türk 

Dil Kurumu'nu kapatmak olacaktır.

Her şey lûgat içindir.

Lûgat, kimliktir.

Lügatsız insanların kimliği mi, yoktur!

Ma-kalem budur. Bunu söylemiş ve yazmış oldum!

Dilsizlere de makalenin tanımını yapmış oldum.

24 Şubat 2016 Çarşamba

”Battal Gazi” Türkçesi...





Faiz Cebiroğlu



”Battal Gazi” Türkçesi...

Faiz Cebiroğlu

Soruyorlar. Türkçede kullanılan sözcükleri soruyorlar. Yine sordular: ”Hocam, 

Türkçede kullanılan ”battal gazi” ne anlama geliyor?”

El-Cevap: Sormakta haklısınız. Türkçenin yüzde 90'nı ”ecnebi” kelimelerden 

oluşması, gerçekten sözcükler karmaşasına yol açıyor. Bu, bir.

İkincisi, Türkiye'de ”Türk Dil Kurumu” vardır, ama dilden ve dillerden 

habersizdir  ve üç: Kelime anlamlarını TDK sözlüğünden bulmaya çalışırsanız, 

karmanın karmaşası olur: ”Battal Gazi”Türkçesi olur!

Bu ne demektir?

Battal ve gazi sözcüklerine bakalım.

Türkçede battal: Kahraman oluyor. Türkçede gazi: Savaştan sağ olarak 

dönenler oluyor.

Hiç ilgisi yoktur; ve battal'dan başlayalım. Arapça yazılışı: بطال kalın t ile 

okunur: işsiz, güçsüz, geçersiz, geçersiz saymak, boş.... anlamını taşıyor ve 

kahramanlıkla ilgisi yoktur.

Gazi. Arapça yazılışı, غازِ : istilacı oluyor. Türkçede kullanılan anlam ile ilgisi de yoktur.

Bunları toplarsak, battal gazi: İşsiz, güçsüz istilacılar oluyor. Bu bağlamda, 

Türkçede, ”battal gazi Türkçesi” geçersiz ve istilâci bir dil oluyor!

Türkçe mi, ”battal gazi ”Türkçesidir!”

Türk Dil Kurumu mu, hem battal, hem de gazidir!

Kahraman nedir? Savaştan ”sağ dönenler” nedir? Sözcüklerin kökenlerinde 

mevcuttur!

El-battal değil, El-batal (Arapçası البطل) . Kahraman oluyor. Kahraman da, 

Farsçadan, Türkçeye geçmiştir.

Gazi mi, Arapçada istilâcı oluyor. Arapçada, savaştan sağ olarak dönenlere, 

”gazi” değil, ”yaralı muharipçiler” deniyor.

Türkçe mi, ”battal gazi Türkçesi” oluyor.

Türk Dil Kurumu mu, bir ”gazi” kurum oluyor!

Bitiriyorum. Türkçeye, Türkçe olmayan bir sözcük ekliyorum. Katıyorum: 

Veteraner!

Bizler hem pratiğin, hem de sözün vetaranıyız!

Savaşın ve dillerin ”muharipleri” biziz, bizleriz.

Hem savaşta, hem de dilde ”kıdemli” olmak zorundayız!